Sosyal Medya

Makale

‘Small is beatiful’ mu usta?

‘adam smithi boÅŸver, schuamer yerden göÄŸe kadar haklı

zaten görünmez elle bir ilgisi yok

bölüÅŸmek, ekmeÄŸimi ikiye bölmek, ekmeÄŸimi hakça

yarısını saniş ablaya uzatmak, ellerim ideolojik değil

ne filistin ne suriye ne arakan sanılmasın umurumda değil

ama en büyük sınır ötesi harekat, hatırını sormak fatma teyzenin’

Ä°smini Ernst Friedrich Schuamer’in bir kitabından alan ÅŸahane Dilek Kartal ÅŸiirinin, yani ‘Small is beatiful’un beni dağıtan kısmı tam da burası oldu. Åžiiri, Bize Müsaade’nin son yayınında sevgili HaÅŸmet BabaoÄŸlu’nun sesinden bir kez daha dinlerken tam da bu bölümde yutkundum yine. Yutkundum, zira belki de asıl olarak bulmamız ve sımsıkı sarılmamız gereken ÅŸeyi bize yine bir ÅŸair söylüyordu iÅŸte.

Åžimdilik, ‘Türk düÅŸüncesi, Türk ÅŸiirinin bir ÅŸubesidir’ diyelim ve geçelim bu bahsi. Zira baÅŸka bir bahisten ilerlemek niyetindeyim.

Durmaksızın ‘makro’ konuÅŸulan bir güzel ülkemiz var. Bu makro konuÅŸmaları sadece siyasetçilerimiz, akademisyenlerimiz, yazarlarımız, çizerlerimiz deÄŸil; taksi ÅŸoföründen fabrika iÅŸçisine, cami cemaatinden kahvede okeye dördüncü arayanına kadar herkes yapıyor. Kimsenin aslında sokağında, caddesinde ne olup bittiÄŸi ile gerçekten bir ilgisi yokmuÅŸ gibi.

Süreç nasıl böyle iÅŸledi ve biz nasıl bu hale geldik bilmiyorum. Ancak mesela benim çocukluÄŸumda asgari ücret meselesi tek tek toplumun bütün bireylerini ilgilendiren ve bu yanıyla ‘mikro’ kalmayı baÅŸarabilen bir meseleydi. Åžimdilerde asgari ücret bile makroekonomik teori bilmem nelerinin küçük bir kalemi sadece.

‘Makro’ konuÅŸmaya devam ettiÄŸimiz sürece gündelik dertlerimizi, hakiki sıkıntılarımızı da öteliyor gibiyiz sanki.

Ä°ÅŸte tam burada Dilek Kartal’ın o ÅŸahane dizesi imdadımıza yetiÅŸiyor ve bizi yakalarımızdan tutup sarsıyor: ‘ama en büyük sınır ötesi harekat, hatırını sormak fatma teyzenin’

Ä°ktidar ya da muhalefet partisi diye ayırmaksızın söylüyorum bunu. Toplumsal olanla doÄŸrudan ilgili olduklarını düÅŸündüÄŸümüz siyasetçilerimizin Fatma teyzenin hatırını soracak ve böylelikle bizi ‘mikro’ olanla yeniden barıştıracak enerjileri kalmamış görünüyor. 

Geçenlerde bir okurum yanıma yaklaşıp ‘abi, hiç asgari ücret yazısı yazmadın. Bekliyoruz’ deyince, asgari ücret üzerine niçin yazmadığımı uzun uzun düÅŸündüm. Hayır. Asgari ücretin fevkalade yetersiz bir düzeyde olduÄŸunu söylemekten kaçınacak biri deÄŸilim. 4 kiÅŸilik bir ailenin açlık sınırının 1.205 lira olduÄŸunu düÅŸündüÄŸümüzde asgari ücretle çalışan bir babanın her ay bu sınırın da 300 lira altında bir para kazanmasını anlayışla karşılayabilecek biri de.

O halde nedir beni bu yalın gerçeÄŸi konuÅŸmaktan alıkoyan. Sahip olduÄŸum ideoloji mi? DesteklediÄŸim parti mi? Hadi diyelim ki benim için öyle olsun. Ä°yi de ‘ben muhalefet yapıyorum’ diyen siyasi partinin de, gazetenin de, STK’nın da kesinlikle umurunda deÄŸil asgari ücret.

Burada bir duralım ve ‘yahu bir sürü haber yaptık, bir sürü Meclis konuÅŸması gerçekleÅŸtirdik, bir sürü bilmem ne ettik’ diyeceklere cevabımızı ÅŸöyle verelim: ‘Ä°yi ya güzel kardeÅŸim, ben de tam ondan söz ediyorum. Senin makro okumalarının bir enstrümanı olarak arada bir asgari ücretin yetersizliÄŸini hatırına getiriyor olman, konuÅŸtuÄŸun hiçbir ÅŸeyi gerçekten küçültüp gözümüzün tam da içine sokabilme baÅŸarısı gösterememen zaten sorunun en büyüÄŸü.’

12 yıldır ısrarla ve anlaşılabilir bir sahicilikle ‘asgari ücret’ üzerinden ‘küçük adamı’ etkileyebilecek bir muhalefet yapmayı baÅŸarabilen herhangi bir partiyi, herhangi bir düÅŸünürü, yazarı, çizeri göreniniz, duyanınız var mı?

Çantasının fiyatı yanında çalıştırdığı hizmetçinin maaşından fazla birinin yaptığı toplumsal muhalefetten, asgari ücret muhabbetinden ne çıkar Allah aÅŸkına? Zaten onlardan hiç mi hiç umudum yok bu hususta.

Peki, dindarlara ne oluyor yahu? Bugün Türkiye’nin Somali’de yaptırdığı okulu, camiyi, yolu gözyaÅŸları içerisinde seyreden                 (ve elbette iyi ki de böyle yapan) dindar kesimin ülkesi için ‘sosyal adalet’ isimli bir derdinin kalmamış olmasını ne anlamlı ne de anlaşılabilir buluyorum. Ä°nsan, en çok sevdiÄŸini zorlamalı, en çok sevdiÄŸinin deÄŸiÅŸmesi için uÄŸraÅŸmalı deÄŸil midir yahu?

Makro önemli mi? Elbette önemli... Ama ya Ahmet abinin çökmüÅŸ omuzları, ya BüÅŸra’nın bisiklete binebilme hayali, ya AyÅŸe ablanın akÅŸam sofraya yemek koyup koyamayacağı...

Bi kolları sıvasak mı artık? ‘Small is beatiful’ deyip iÅŸe en başından baÅŸlama cesareti göstersek mi?

Ne diyordu Keynes: ‘KurduÄŸum aÅŸağılık düzeni bozmak mı istiyorsun hacım? O halde iÅŸe dünyayı kurtararak deÄŸil, komÅŸunun halini hatırını sorarak baÅŸla.’  

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.